KÜLTÜR TUĞLASI

Mimarlarımız ve mekanlarında değişiklik için ilham arayan herkes, mimari tarihimizdeki yeri ve inşa edilmiş geleceğimizde olması gereken yeri olan tuğla kaplama konusunda oldukça tutkulu bir tutum içerisindedir.Mimarlarımızn yerel ve yöresel mimariye, miras mimarisine ve malzeme uyumluluğuna ve sürdürülebilir bina yapımına duyduğu derin ilgi, onu koruma mimarisinde bir kariyere ve sürdürülebilirliğin mimari tasarıma uygulanmasına yöneltti.Bir yapı ürünü olarak tuğlanın doğal sadeliği ve doğal karakteri tuğlanın binlerce yıldır mimarideki yerini korumasına izin vermektedir.

Tuğla kaplama: toplumun yapı taşlarıİlk tuğlalar yerel killerden, havadan veya güneşte kurutularak yapı taşları haline getirildi. Tuğlaların en büyük avantajı her zaman tüm sürecin bir kişi tarafından kolayca uygulanabilir olması, bu da tuğlayı bir yapı malzemesi olarak ucuz ve erişilebilir kılmaktadır. Mütevazı ama güzel bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Zamanla fırın, hava veya güneşte kurutmanın yerini aldı ve tuğlaların daha soğuk iklimlerde kullanılmasına izin verdi, ancak yine de tutması ve üzerinde çalışması kolaydı.“Tuğlalar çok açık bir şekilde zamanın testinden geçti. Dayanıklılıkları inanılmaz; tuğla kaplama binalar yüzyıllardır ayakta duruyor Tarihsel olarak, tuğlalar, duvarları oluşturmak için tuğlaları birbirine kenetleyen bir formatta döşenmekte. Geleneksel tuğla ve harç daha yüksek gözenekliliğe sahip olduğundan, nemi kısıtlamak yerine hareketine izin verdiler. İç mekan hava kalitesini iyileştirmek ve tuğlanın iç ve dış yapraklarını ayırarak nemi dışarıda tutmak için bir boşluk getirildi.Yıllar içinde mimarlar ve tasarımcılar, onların zengin karakterini ve estetik değerini fark edip bunlardan yararlandı ve doğal güzelliklerinin ve dekoratif niteliklerinin parlamasına izin veren inşaat yöntemleri geliştirdiler. Tuğla kaplama döşemenin çeşitli yolları, oyulmuş dekoratif detaylar ve renkteki değişiklikler bunun bir parçasıdır.“Altın teraslı konut sıralarıyla, kırmızı tuğlaya geçişle,Sanayi devrimiyle birlikte daha fazla konuta ihtiyaç duyuldu ve tuğla hızla artabilir, çekici bir kentsel peyzaj yaratabilir ve insanlara sürekli artan bir nüfus için gerekli konutları sağlayabilmiştir.Türkiye’de tuğla tarihine bir bakışÜlkemiz binaları, ilk kolonistler için hazır ve ucuz olduğu için çoğunlukla ahşaptı. İlk tuğlalar Birleşik Krallık’tan ithal edildi ve yerel şirketler 1840’lardan itibaren tuğla üreten kendi fırınlarını kurmadan önce tuğla binalar ortaya çıkmaya başladı.İlk tuğla binalarımızın çoğu, bugün ülke genelinde evler, okullar, depolar, kiliseler, camiler,oteller ve hükümet binaları gibi geniş bir yelpazede gururla ayakta duruyor. Şu anda 100 yaşın oldukça üzerinde olan tarihi tuğla kaplama bina yapısı söz konusu olduğunda, karbon ve yaşam döngüsü maliyetleri açısından şimdiden kendilerini amorti ettiler. Sismik iyileştirme, bazılarının düşündüğünden çok daha basit bir şekilde tamamlanabilir ve binalar kolayca yüzlerce yıl daha dayanabilecek kapasiteye sahip olur.

Tuğla kaplama konstrüksiyonun avantajları zamanla aynı kalmıştır – iç ve dış kaplamalar arasındaki boşlukta hava boşluğu olan sağlam bir yapı oluştururlar, böylece binalar nemli ve küflü olmaz. Bu binalar aynı zamanda esnektir ve yer hareketi ile çökmek yerine hareket edecektir. Çatlarlarsa, derzlerin tamir edilmesi kolaydır.”Eski tuğla kaplama binaların bu kadar uzun süre dayanmasının nedeni budur; üretim süreci basittir, nefes alır, esnektir ve kolayca tamir edilir. Tüm bunlar, tuğlanın uzun kullanım ömrü, düşük karbon maliyeti ve düşük enerji tüketimi ile son derece sürdürülebilir bir yapı malzemesi olmasını sağlmaktadır.